Colter Stevens, gözlerini açtığında kendini hareket halindeki bir banliyö treninde bulur. Ancak garip olan, aynadaki yansıması ona ait değildir. Başka bir adamın bedenindedir ve kim olduğunu, oraya nasıl geldiğini hatırlamamaktadır. Birkaç dakika içinde tren büyük bir patlamayla infilak eder ve her şey sona erer. Ancak Colter, bir anda başka bir yerde, karanlık bir kapsülün içinde yeniden uyanır.

Ona, hükümet tarafından geliştirilen son derece gizli bir program olan "Yaşam Şifresi"nin bir parçası olduğu açıklanır. Bu teknoloji, bir kişinin bilinç transferi yaparak başka bir insanın yaşamının son sekiz dakikasını deneyimlemesine olanak tanımaktadır. Colter’ın görevi, trene yerleştirilen bombayı kimin yerleştirdiğini bulmak ve bir sonraki büyük saldırıyı önlemektir.

Colter, tekrar tekrar aynı sekiz dakikayı yaşamak zorundadır. Her geri döndüğünde yeni ipuçları toplar, farklı insanlarla etkileşime girer ve olayın ardındaki gizemi çözmeye çalışır. Ancak zaman daralmakta ve bu kısır döngü içinde hem bombacıyı bulmaya hem de yolculardan birine karşı hissetmeye başladığı duygularla başa çıkmaya çalışmaktadır.

Gerçeklik ile simülasyon arasındaki çizgi giderek bulanıklaşırken, Colter sadece görevinin değil, kendi varoluşunun da sorgulandığı bir çıkmaza sürüklenir. Bu görev, onun için yalnızca bir terör saldırısını önleme meselesi olmaktan çıkar ve çok daha derin, kişisel bir mücadeleye dönüşür. Acaba Colter, bombacıyı durdurmanın yanı sıra kendi kaderini de değiştirebilecek midir?