1841'de New York'ta yaşayan Solomon Northup, yetenekli bir kemancı ve ailesine bağlı bir adamdır. Özgür bir siyahi olarak hayatını sürdürmekte ve sevdiği işi yaparak mutlu bir yaşam sürmektedir. Ancak, bir gün müzik işi için iki adamla tanışması, hayatının sonsuza dek değişmesine neden olur. Bu adamlar, Solomon'u Washington D.C.'ye davet eder ve burada onunla çalışmayı teklif ederler. Solomon, bu teklifi kabul eder ve Washington'a gider.

Washington'a varır varmaz, Solomon'un medeni dünyaya olan inancı alt üst olur. İki adam tarafından tuzağa düşürülür ve kaçırılarak Güney'de bir çiftliğe köle olarak satılır. Bir gecede, özgürlük dolu hayatı yerle bir olur ve kendini korkunç bir kabusun içinde bulur. Artık özgürlüğünden mahrum bir köle olarak hayatta kalmak zorundadır.

Bu yeni ve acımasız dünyada, Solomon sürekli olarak acıya, şiddete ve aşağılanmaya maruz kalır. Sahipleri tarafından insanlık dışı muamelelerle karşı karşıya kalırken, diğer kölelerin umutsuzluğuna ve çaresizliğine tanık olur. Onlar gibi, isyan etmeye cesaret edemez çünkü her isyan girişimi daha fazla şiddetle sonuçlanır.

Ancak Solomon, bu umutsuz durum karşısında teslim olmayı reddeder. İçindeki özgürlük arzusunu asla kaybetmez ve sevdiklerine geri dönmenin bir yolunu bulmak için kararlılıkla mücadele eder. Onun için özgürlüğünü geri kazanmak sadece kendisi için değil, aynı zamanda etrafındaki diğer kölelere de umut vermek anlamına gelmektedir. Solomon, zorluklarla dolu bu süreçte, zihnini keskin tutarak ve fırsatları değerlendirerek, nihayetinde özgürlüğüne kavuşmanın yollarını araştırır.