12 yaşındaki Alexander, hayatın her alanında şanssızlık yaşayan, sakarlıkları ve başına gelen talihsiz olaylarla çevresindekilerin dikkatini çeken bir çocuktur. Her gün okula geç kalmak, yanlışlıkla sınıf arkadaşını utandırmak, sandviçine yapışan sakızla uğraşmak ya da pantolonunun fermuarının açık kalması gibi küçük ama utanç verici olaylar onun için sıradan hale gelmiştir. En kötüsü de, ailesinin bu aksilikleri yeterince ciddiye almaması ve onu sürekli abartmakla suçlamasıdır.

Doğum gününün gecesinde hayal kırıklıklarıyla dolu bir günün ardından yıldızlara bakarak içini döken Alexander, içtenlikle bir dilekte bulunur: Tüm ailesi de onun gibi kötü bir gün geçirsin. Sabah olduğunda dileğinin gerçekleştiğini fark eder. Her şey altüst olmuştur. Annesinin işindeki önemli sunumu mahvolur, babasının gittiği iş görüşmesi faciaya döner, ağabeyinin mezuniyet balosu tam bir kabusa dönüşür, küçük kız kardeşi ise tiyatro oyununda büyük bir hata yapar.

Ailesi ilk kez Alexander’ın neler yaşadığını anlamaya başlar. Ancak bu zincirleme felaketler serisi arasında, Alexander suçluluk duygusuyla baş etmeye çalışırken bir yandan da ailesini yeniden bir araya getirmek, işleri yoluna koymak için elinden geleni yapar.

Film, komedi ve aile dramını dengeli şekilde harmanlayarak, şanssızlıkların ve zor günlerin bile aile bireylerini birbirine daha çok bağlayabileceğini eğlenceli ve sıcak bir dille anlatıyor. Alexander’ın gözünden çocukluk sancıları, anlaşılma ihtiyacı ve aile içi empati duygusu derinlemesine işleniyor.