Salem’in gizemli ve karanlık atmosferinde, bir grup genç tesadüfen eski bir depoda tozlu bir sandık bulur. Sandığın içinde, üzeri garip sembollerle süslenmiş, geçmişi sırlarla dolu bir bıçak yer almaktadır. Bu bıçağın basit bir antika olduğunu düşünen gençler, onu ele geçirdiklerinde farkında olmadan kadim bir laneti serbest bırakır. Bıçak, Salem’in cadılarla dolu geçmişine bağlıdır ve bir zamanlar şeytani ritüellerin merkezinde yer almıştır.

Gençler, bıçağı ele geçirdikten kısa süre sonra hayatlarında korkunç ve garip olaylar yaşamaya başlar. Rüyalarına giren uğursuz bir varlık, onları, çocukluklarında oynadıkları oyunların ürkütücü ve ölümcül birer versiyonunu oynamaya zorlar. İp atlama, saklambaç ve yakan top gibi masum oyunlar, şimdi her bir yanlış hareketin ölümle sonuçlandığı ölümcül tuzaklara dönüşmüştür.

Bu oyunlarda, kurallar şeytanın belirlediği şekilde işler: Kazanan yoktur, yalnızca hayatta kalanlar vardır. Her bir oyun, gençlerin en derin korkularını ve sırlarını gün yüzüne çıkarırken, onları birbirlerine karşı kışkırtır. Grubun her bir üyesi, hem hayatta kalmaya çalışmak hem de şeytani varlıktan kurtulmanın bir yolunu bulmak zorundadır. Ancak bıçağın laneti, yalnızca fiziksel değil, ruhsal bir tutsaklık da getirir. Gençler, kurtulmak için bıçağın kökenine inmek ve laneti bozan bir ritüeli gerçekleştirmek zorundadırlar.

Ancak zaman daralmaktadır; her geçen an onları daha fazla korkuya, daha derin bir karanlığa sürükler. Acaba bu gençler, hem oyunların hem de bıçağın lanetinden kurtulmayı başarabilecek mi, yoksa Salem’in efsanelerine yeni bir korku hikayesi olarak mı katılacaklar?