"Ara", İstanbul’un karmaşık dokusu içinde, dört karakterin çalkantılı ilişkilerini anlatan bir hikayedir. Birbirlerini severek hayatlarına devam etmeye çalışan bu insanlar, aynı zamanda birbirlerini aldatır, öfkeyle kırar, ama bir türlü ayrılıp kendi yollarına gidemezler. Hem geçmişleri hem de bir türlü yüzleşemedikleri sırlar, bu ilişkilerin temelinde yatan birer engel gibi sürekli karşılarına çıkar.

Karakterler, hem "alaturka" yaşam biçimi hem de "alafranga" modernite arasında sıkışıp kalmıştır. Bu ikili kültürel çatışmanın yarattığı kimlik bunalımı, onların yalnızca aşk ve dostluk ilişkilerinde değil, hayatlarının her alanında "arada kalmışlık" hissini daha da derinleştirir. İstanbul'un büyüleyici ama bir o kadar da karmaşık yapısı, karakterlerin iç dünyalarıyla paralel olarak gelişir ve sürekli bir çatışma yaratır.

Memleketlerine duydukları özlem, İstanbul'dan ve kendi kurdukları yaşamlarından kopamamalarıyla birleşir. Her biri için, terk ettikleri geçmişle yüzleşmek ve yarım kalan hesapları kapatmak mümkün olmadığı gibi, geleceğe dair plan yapabilmek de bir hayaldir. Bu yüzden itiraf edemedikleri sırlar ve söyledikleri zorunlu yalanlar, yaşamlarının kaçınılmaz bir parçası haline gelir.

Film, hayatın içindeki bu çıkmazları ve çatışmaları, belirsiz bir sonla noktalayarak izleyiciyi de bir sorgulama sürecine davet eder. "Ara" bir nevi, yaşamın hiçbir zaman kesin çizgilerle bitmeyen, açık uçlu bir hikaye olduğunun altını çizer.