Meryem, öğretmenliğe yeni başlamış genç bir kadındır. Yeni görev yerinde yalnız kalmamak için meslektaşı ve yakın arkadaşı Güzide ile birlikte, sakat bir oğlu ve genç bir kızı olan teyzesi Nurten’in evinde kalmaya başlar. Başlarda her şey sıradan ve yolunda görünse de, kısa süre sonra evin karanlık bir geçmişe sahip olduğu ortaya çıkmaya başlar. Meryem, geceleri duyduğu garip fısıltılar, gölgeler ve anlam veremediği huzursuzluk hissiyle, zamanla kendini korkunç bir kabusun içinde bulur.

Başlangıçta tüm bunları yorgunluğun ve stresin bir sonucu olarak gören Meryem, olayların sadece kendi zihninde gerçekleştiğini düşünerek durumu görmezden gelmeye çalışır. Ancak Güzide’nin de aynı şeyleri yaşadığını öğrenmesiyle birlikte korkusu daha da büyür. İkili, evin içinde bir şeylerin yanlış gittiğine kesin olarak emin olur. Geceleri duydukları garip iniltiler, bir anda ortadan kaybolan eşyalar ve evin içinde hissettikleri görünmez varlık, onları açıklanamaz bir dehşetin içine çeker.

Meryem, yaşanan olayların sebebini anlamaya çalışırken, teyzesi Nurten’in geçmişi hakkında bildiklerini gizlediğini fark eder. Nurten, yıllardır sakladığı büyük bir sırrın ağırlığını taşımaktadır ve bu sır, Meryem’in sandığından çok daha karanlık bir mirasa sahiptir. Günahların bedeli ödenmelidir ve bu bedelin en ağır kısmı Meryem’e kesilecektir.

Evdeki lanetin gerçek yüzü ortaya çıktıkça Meryem ve Güzide, kendilerini kaçışı olmayan bir kâbusun içinde bulurlar. Meryem için artık tek bir soru vardır: Yaşananların gölgesinden kurtulabilecek