Mayi, mükemmel görünen bir hayatın içinde hapsolmuş gibi hissetmektedir. Geleneklere bağlı, her adımının ailesi tarafından şekillendirildiği bir çevrede büyüyen Mayi, her zaman onlara layık bir evlat olmayı hedeflemiştir. Şimdi ise hayatının en önemli dönüm noktalarından birinde, kendi isteklerini ve hayallerini hiçe sayarak ailesinin onayladığı, güvenli bir geleceği temsil eden bir adamla evlenmek üzeredir. Ancak, içindeki özgür ruh bu kararı sorgulamaktadır.

Bir gün, sıradan hayatını renklendiren bir rastlantı her şeyi değiştirir. Şehirde düzenlenen bir caz festivaline katılan Mayi, sahnede çalan tutkulu bir saksafon sanatçısıyla tanışır. Bu adam, onun hayal bile edemeyeceği kadar farklı bir yaşam tarzını temsil etmektedir: özgürlük, tutku ve spontane bir ruhla dolu bir hayat. Saksafonun büyüleyici tınısı ve sanatçının hayata bakışı, Mayi’nin içindeki bastırılmış arzuları ve özlemleri su yüzüne çıkarır.

Bu tanışma, Mayi’nin kendini ve içinde bulunduğu durumları sorgulamasına neden olur. Yaklaşan düğün, ailesine karşı duyduğu sorumluluklar ve saksafon sanatçısına karşı hissettiği çekim arasında sıkışıp kalmıştır. Kendini bir yol ayrımında bulan Mayi, hayatını bir başkasının beklentilerine göre mi yaşayacağına yoksa kendi kalbinin sesini mi dinleyeceğine karar vermek zorundadır.

Düğün tarihi yaklaştıkça Mayi’nin içsel mücadelesi derinleşir. Ailesinin istekleri ile kendi mutluluğu arasında yaptığı bu seçim, sadece onun değil, çevresindeki herkesin hayatını etkileyebilecek bir karardır. Saksafon sanatçısı ona hayallerinin peşinden gitmenin ne anlama geldiğini öğretirken, Mayi, kendi özgürlüğünü ve kim olduğunu keşfetmeye başlar.

Bu hikâye, aşk, tutku ve kimlik arayışıyla dolu bir yolculuğu anlatırken, aynı zamanda bireyin kendi yolunu bulmasının ne kadar cesaret gerektirdiğini de gözler önüne seriyor. Mayi, sonunda hayatını gerçekten yaşamak için kendine bir şans vermeye karar verecek midir? Yoksa ailesinin ve toplumun beklentileri arasında sıkışıp kalarak, kendi hayallerini feda mı edecektir?