İbrahim, 30 yıldır inşaat işçiliği yaparak ailesini geçindiren, hayatını ağır ve tehlikeli şartlar altında çalışarak kazanan bir adamdır. Şu anda İstanbul'da lüks bir konut inşaatında çalışmaktadır ve ailesi, depremzede olarak zor şartlarda konteynerde yaşamaktadır. Devletin yaptığı yeni konutlara geçmeyi bekleyen ailesi için uzun yıllar sürecek taksitler anlamına gelen bu konutlar, İbrahim için bir umut ışığıdır. Nihayet bir ev sahibi olmanın hayalini kurar, ancak bu hayale ulaşmak düşündüğünden daha zor olacaktır.

Bir gün, İbrahim uzun süredir hissettiği rahatsızlıklar nedeniyle hastaneye gider ve yapılan tetkikler sonucunda akciğer kanseri olduğunu öğrenir. Bu haber, onu derin bir umutsuzluğa sürükler. Sigorta prim gün sayısının yetersiz olması nedeniyle malulen emekli olma şansı da yoktur. Sigortasını dışarıdan ödeyip emekli olmayı düşünse de, bunu karşılayacak birikimi yoktur. Üzerinde biriken bu yük, İbrahim’i hem fiziksel hem de ruhsal olarak tüketmeye başlar.

İbrahim, bir yandan ailesinin geleceğini düşünürken, bir yandan da kendi hayatının sona ermekte olduğunu kabullenmek zorundadır. Bu zor süreçte, çalıştığı inşaatta genç bir üniversite öğrencisi olan Fırat, yüksekten düşerek hayatını kaybeder. Fırat’ın ölüm haberi, inşaat alanında büyük bir şok yaratır. Hukuki süreçlerden uzak kalmak isteyen işverenler, aileye kan parası vermeyi teklif eder. İbrahim, Fırat’ın ailesine teklif edilen bu kan parasını duyduğunda, içinde bir karanlık düşünce filizlenir.

Genç bir hayatın trajik sonu onu derinden sarsmış olsa da, İbrahim’in aklına bütün ruhunu esir alacak bir düşünce gelir: Kendi ölümünden gelecek tazminatla ailesi, devletin yaptığı deprem konutlarının taksitlerini ödeyebilecektir. Bu düşünce, İbrahim’in zihnini bir girdap gibi içine çeker ve onu büyük bir ikilemle baş başa bırakır.

Bir yanda ailesinin geleceğini güvence altına almak, diğer yanda ise canına kıymak arasında kalan İbrahim, hem kendisiyle hem de hayatta kalma içgüdüsüyle büyük bir mücadele verir. Her gün inşaatın tepesinde çalışırken, ölümle burun buruna gelen İbrahim, her adımda bu karanlık düşüncenin ağırlığını daha da hisseder. Yaşamak mı, yoksa ailesine daha iyi bir gelecek sunmak için kendini feda etmek mi? Bu sorular, İbrahim’i her geçen gün daha da zor bir karar almaya zorlar.

İbrahim’in hikayesi, çaresizlik, fedakarlık ve insanın kendi hayatı üzerine aldığı en zor kararla yüzleşmesinin çarpıcı bir anlatımıdır. Yaşadığı tüm zorluklara rağmen, ailesi için her şeyi göze almaya hazır bir adamın içsel çatışmasını ve nihai kararını gözler önüne serer. Bu trajik hikaye, insanın sevdikleri için neler yapabileceğini, hangi sınırları zorlayabileceğini ve hayatın en ağır yüklerini nasıl taşıyabileceğini anlatan dokunaklı bir drama olarak izleyicilerin karşısına çıkıyor.