Joanna, yıllardır eskrim sporunda zirvede yer almış, ancak kariyerinin sonlarına yaklaşan rekabetçi bir atlet olarak, bir kez daha dünyanın en iyisi olma hırsını taşımaktadır. Bu hırs, Olimpiyat altın madalyasına giden yolda ona her şeyini riske atma cesareti verir. Kendine avantaj sağlamak ve performansını artırmak için, bilinçli rüya yoluyla eğitim almasına olanak tanıyan deneysel bir teknolojiye yönelir. Bu teknoloji, ona rüyalarında daha hızlı ve etkili bir şekilde gelişme fırsatı sunar; ancak kontrolün sınırlarının ötesine geçmeye başladığında, Joanna kendisini içsel bir karmaşanın içinde bulur.

Rüya dünyasında eğitmeniyle kurduğu ilişki, gerçek hayatta kocasıyla olan evliliğini tehdit etmeye başlar. Bu çalkantılı ilişki, hem zihninde hem de gerçek dünyada derin yaralar açarken, Joanna'nın hayatını dengelemeyi giderek zorlaştırır. Bir yandan Olimpiyat altını için verdiği mücadele, diğer yandan da hayal dünyası ile gerçeklik arasındaki çizgiyi giderek kaybetmesi, onu duygusal bir uçuruma sürükler.

Joanna, hem kişisel hem de profesyonel olarak kendisini parçalanmış hissederken, hangi gerçekliğin daha önemli olduğuna karar vermek zorundadır. Olimpiyat altınına ulaşmak için fedakarlıkların ne kadar büyük olması gerektiğini sorgularken, hem evliliğini hem de zihinsel sağlığını korumak için ne kadar ileri gidebileceğini öğrenir.