Bir zamanlar onurla ülkesine hizmet etmiş olan, şimdi ise sokaklarda hayatta kalmaya çalışan bir savaş gazisi, yıllardır taşıdığı acının ve öfkenin kaynağıyla tekrar yüzleşir. Kız kardeşinin cinayetinden sorumlu olan kişi, beklenmedik bir şekilde hapisten erken tahliye edilir. Bu haber, gazinin derinlere gömülmüş yaralarını tekrar açar ve onu intikam peşine düşmeye iter.

Kız kardeşi, gazinin tek ailesi ve hayatta tutunduğu tek dalıdır. Onun vahşice öldürülmesi, gaziyi yalnızlık ve suçluluk duygularıyla dolu bir hayata sürüklemiştir. Cinayetin faili yıllar önce hapse girdiğinde bir nebze olsun adalet yerini bulmuş gibi görünse de, failin yeniden özgür kalması gaziyi tam anlamıyla bir kaosa sürükler. Artık hayatındaki tek amacı, kız kardeşinin intikamını almak olur.

Ancak bu intikam yolculuğu, gaziyi sadece dış dünyada değil, kendi içinde de derin bir savaşa sokar. Adaleti kendi elleriyle sağlama isteği, yıllarca mücadele ettiği travmaları ve savaşın ona miras bıraktığı karanlık anıları tekrar gün yüzüne çıkarır. Gazinin geçmişteki askeri eğitimi ve hayatta kalma becerileri, onu tehlikeli bir düşman haline getirirken, aynı zamanda kendi vicdanıyla da çatışmasına neden olur. Adalet arayışı, onu yalnızca suçluyla değil, aynı zamanda kendi insanlığıyla da karşı karşıya bırakır.

Bu yolculuk boyunca, gazinin karşısına eski dostlar, sokaklardaki kader ortakları ve onu bu intikam yolundan alıkoymaya çalışan yeni tanıdıklar çıkar. Ancak intikamın ağırlığı, hem fiziksel hem de duygusal olarak gaziyi tüketirken, sorular ardı ardına yükselir: İntikam gerçekten adalet midir? Kız kardeşinin anısını onurlandırmanın daha farklı bir yolu var mı? Ve en önemlisi, gazinin bu yolculuğun sonunda kendine ve vicdanına karşı vereceği karar ne olacak?

Bu hikaye, acının, kaybın ve adalet arayışının insan ruhunda bıraktığı izleri keşfederken, geçmişle yüzleşmenin ve affetmenin gücüne dair derin bir içgörü sunuyor. Gazi, kız kardeşinin kaybını anlamlandırmaya çalışırken, intikam ve kurtuluş arasındaki ince çizgide bir yolculuğa çıkar.