Üniversitenin diş hekimliği fakültesinde eğitim gören dört yakın arkadaş, zorlu ve yıpratıcı geçen final sınavlarının ardından hem biraz eğlenmek hem de üzerlerindeki sınav stresini atmak için şehir dışında, ormanın kıyısında bulunan eski bir bağ evine giderler. Gecenin ilerleyen saatlerinde, sohbet derinleşir ve konu, doğaüstü olaylara, ruh çağırma ritüellerine gelir. İçlerinden biri, büyükannesinden kalma, sayfaları sararmış, üzerinde tanımlanamayan sembollerle dolu bir kara büyü kitabını çantasından çıkarır. Merak, heyecan ve gençlik coşkusunun etkisiyle, kitabın içerisindeki bir ayini uygulamaya karar verirler.

Ayinin merkezinde, antik çağlardan kalma, mitolojik bir varlık yer almaktadır. Ritüel sırasında mumlar titrer, hava ağırlaşır ve bilinmeyen bir güç etraflarını sarar. Başlangıçta eğlenceli ve sıradan bir deneyim gibi görünen bu oyun, kısa süre içinde karanlık ve ölümcül bir hal alır. Ayin tamamlandığında, çağırdıkları varlığın sadece fiziksel değil, ruhani bir etki yarattığını ve onları birer birer hedef almaya başladığını fark ederler.

Kabus gibi geçen gecelerde, gençler sadece hayatta kalmaya değil, aynı zamanda çağırdıkları varlığın kimliğini ve onun neden onlara musallat olduğunu da çözmeye çalışırlar. Zamanla öğrenirler ki bu mitolojik figür, yüzyıllar önce yapılan bir ihanetin ve lanetin taşıyıcısıdır. Geçmişin günahları şimdi onların kaderini belirlemektedir.

Bağ evinde geçen bu lanetli günlerde, dostlukları sınanır, akıllarıyla yüzleşir ve inandıkları her şey sorgulanır hale gelir. Gerçeklik ile hayal arasındaki sınırlar bulanıklaşırken, gençler hem fiziksel hem de ruhsal olarak karanlıkla başa çıkmak zorundadır. Her birinin geçmişiyle yüzleşmesi, kendi içsel korkularıyla mücadele etmesi ve birlik olup laneti geri çevirmesi gerekecektir. Çünkü bu artık sadece bir hayatta kalma mücadelesi değil, aynı zamanda ruhlarını kurtarma savaşıdır.