Neha, bir trafik kazasında hafıza kaybı yaşar ve kendini tamamen yabancı olduğu, ıssız bir İskoç adasında bulur. Adanın uzaklığı ve tenha yapısı, Neha'nın zihninde var olan boşlukla birleşerek derin bir yalnızlık ve belirsizlik hissi yaratır. Eşi, Neha'nın geçmişine dair korkutucu bir gerçeği saklamaktadır ve bu sır, çiftin arasındaki güveni sarsan bir gölge gibi üzerlerinde kalır.

Neha, kazadan sonra yaşadığı bu adada, kendisini etrafını çevreleyen gizemli ve rahatsız edici koşullarla karşı karşıya bulur. Her şeyin üzerinde kara bir sis gibi dolaşan geçmişin izleri, Neha'nın hafızasında uyanan parçalarla birleşir ve adadaki her şey ona bilinmezlik olarak görünür. Adanın kendine özgü kısıtlamaları ve kendini yalnız hissetmesi, Neha'yı hem fiziksel hem de ruhsal olarak sınar.

Evin içinde keşfettiği çeşitli ipuçları ve eşyalar, geçmişin kapalı kapılarını aralamaya yönelik cesaretini test eder. Bu sırada, her yeni bilgi Neha'nın içsel dünyasında daha derin çatlaklar açar ve belirsizlikler daha karmaşık bir hal alır.

Neha'nın güvenliği, yalnızca fiziksel çevresindeki tehlikelerden değil, aynı zamanda eşi tarafından saklanan bu karanlık gerçeklerden de tehlike altındadır. Evin her köşesi ve her detay, ona daha fazla soru işareti ve korku getirir.

Gün geçtikçe Neha, kendini korumak ve gerçekleri ortaya çıkarmak için savaşırken, aynı zamanda kendine olan güvenini yeniden inşa etmeye çalışır. Geçmişin sırlarını çözme ve kendine ait kimliğini yeniden kazanma mücadelesi, Neha'nın adadaki zorlu yaşamını anlamlandıran en büyük engel olur.