Cemal, sade ve sessiz bir hayat süren, cenaze arabası şoförlüğü yaparak geçimini sağlayan bir adamdır. Günlük işlerinde, ölü bedenleri taşımak ona artık sıradan bir rutin gibi gelir; ancak bu sıradanlık, bir gün beklenmedik bir olayla alt üst olur. Ailesinin isteği üzerine, gizlice genç bir kızın cesedini taşımakla görevlendirilir. Bu görev, Cemal için sıradan bir iş gibi görünse de, gece ilerledikçe işler tuhaf bir hal almaya başlar.

Kamyonun arka tarafında sessizce yatan cesedin, soğuk ve cansız olması gerekirken, Cemal aniden derin, ürkütücü iniltiler duymaya başlar. İlk başta bu seslerin hayal gücünün bir oyunu olduğunu düşünür, ancak iniltiler kesilmek bilmez. Kızın nabzı atmıyor, bedeninde yaşam belirtisi yoktur, ancak sanki bir şey ya da biri, kamyonun arkasında hala varlığını sürdürmektedir.

Cemal, bu durumu önce mantık çerçevesinde çözmeye çalışır, fakat kamyonun arka kısmından gelen bu doğaüstü sesler, onu giderek daha fazla tedirgin eder. Korku ve merak iç içe geçerken, bu tuhaf olayın peşine düşmeye karar verir. Cesedin gerçekten ölü olup olmadığını sorgulamaya başlar ve olayın ardındaki korkunç gerçeği keşfetmek için geri dönüşü olmayan bir yola girer.

Cemal’in yaşadığı bu ürkütücü olay, onun hem işine hem de hayatına dair bildiği her şeyi sorgulamasına neden olur. Kendi korkularıyla yüzleşirken, bu genç kızın ve onun ardındaki sır perdesini aralamak için adım adım karanlık bir gerçeğe yaklaşır. Bu karanlık yolculuk, Cemal’i sadece dehşete değil, aynı zamanda kaderini değiştirecek bir keşfe de sürükler.