19.yüzyılın sonları… Avrupa'nın kuzeyinde, sert iklimi ve çetin yaşam koşullarıyla bilinen İsveç, o yıllarda büyük bir sefaletin pençesindedir. Açlık, yoksulluk ve işsizlik, halkı çaresizlik içinde bırakır. Toprak yetersizliği, kuraklık ve ekonomik buhran, özellikle kırsal bölgelerde hayatı katlanılmaz hâle getirirken, pek çok İsveçli daha iyi bir gelecek umuduyla doğup büyüdükleri toprakları terk etmeye karar verir.

İşte bu umuda tutunmaya çalışanlardan biri de yaşlı ve yorgun Lasse ile küçük oğlu Pelle'dir. Lasse, torunu yaşındaki oğlunu yanına alarak, her şeyi geride bırakır ve diğer göçmenlerle birlikte, güçlükle bulabildikleri küçük, eski bir takaya binerek yola koyulurlar. Zorlu deniz yolculuğunun ardından vardıkları yer ise komşu ülke Danimarka'nın Bornholm Adasıdır. Soğuğun ve umutsuzluğun ortasında bu ada, İsveç'e kıyasla iş bulma ve daha insanca yaşama imkânı sunduğu için pek çok göçmenin sığındığı bir durak hâline gelmiştir.

Ancak Bornholm’e adım attıklarında Lasse ve Pelle'yi, düşündüklerinden çok daha sert bir gerçeklik beklemektedir. Yabancı oldukları bu topraklarda, kimse onlara kucak açmaz; göçmenler, yerli halk tarafından hor görülür, kötü koşullarda en ağır işlere mahkûm edilir. Lasse, yaşlı bedenine rağmen oğlunu aç bırakmamak için her türlü zorluğa katlanır. Küçük Pelle ise, çocukluğunu yaşayamadığı bu yeni dünyada, hızla büyümek ve ayakta kalmak zorundadır.

Baba-oğul, yalnızca geçim mücadelesi değil; onur, aidiyet ve hayallerini koruma savaşı da verir. Bornholm'ün taşlı tarlaları ve rüzgârlı kıyıları arasında, kendilerine bir yer edinmeye çalışırken, hem insanın köklerinden kopma acısını hem de her şeye rağmen ayakta kalma arzusunu iliklerine kadar hissederler. Bu zorlu yolculuk, hayatta kalma mücadelesinin ötesinde, bir çocuğun gözünden dünyayı ve umudu yeniden keşfetme hikâyesine dönüşür.