Gilbert, aşırı şişman annesi ve otistik kardeşi arasında sıkışmış, kendine ait hiçbir şeyi olmayan sıkıcı bir yaşam sürmektedir. Bu tekdüze yaşam, kasabanın da monotonluğuyla birleşince, Gilbert için bir çeşit kaçışsızlık duygusu yaratır. Hayatındaki tek aksiyon, otistik kardeşi Arnie'nin bilinçsizce ortalığı karıştırdığı anlarda gerçekleşir; Arnie'nin bu davranışları, Gilbert için hem bir zorluk hem de bir çeşit dinamizm kaynağıdır.

Bir gün, kasabadan geçmekte olan Becky ve anneannesiyle tanışması, Gilbert’ın yaşamında beklenmedik bir değişikliğe neden olur. Becky'nin özgür ruhu ve hayat dolu kişiliği, Gilbert'ın monoton yaşamında bir umut ışığı olur. Bu tanışma, Gilbert’ın hayatındaki bütün dengeleri altüst eder çünkü Gilbert, Becky’ye aşık olur. Ancak, bu aşkın tadını doyasıya çıkaramamak, Gilbert için büyük bir içsel çatışma yaratır.

Gilbert’ın omuzlarındaki sorumluluklar, annesi ve kardeşiyle ilgili yükümlülükleri, onu yakalamak üzere olduğu mutluluğa ulaşmaktan alıkoyar. Aşkı ve sorumlulukları arasında sıkışıp kalan Gilbert, bir yandan Becky ile yaşamak istediği heyecanı, diğer yandan ise ailesine olan bağlılığını dengede tutmaya çalışır. Bu süreçte, Gilbert kendini, yaşamını ve sorumluluklarını yeniden değerlendirmek zorunda kalır. Becky'nin varlığı, Gilbert'ın kendi hayatına dair cesur kararlar almasını ve belki de ilk kez gerçekten kendisi için yaşamaya başlamasını sağlayacak bir katalizör olur.