Jessica, yeni kocası Max ve iki küçük kızıyla birlikte, geçmişin izlerini taşıyan eski ebeveyn evine taşındığında, burada yeni bir başlangıç yapmayı umut eder. Büyük şehrin kalabalığından uzak, banliyöde huzurlu bir yaşam hayal eden aile, kısa sürede evin gölgesinde yatan karanlıkla yüzleşmek zorunda kalır.

Evin bodrumunu keşfederken, küçük Alice eski tozlu kutuların arasında annesine ait eski bir peluş oyuncak ayı olan Chauncey’yi bulur. İlk başta masum görünen bu keşif, zamanla Alice’in oyuncakla derin bir bağ kurmasına ve alışılmadık davranışlar sergilemesine neden olur. Kendi kendine fısıldaşmalar, odada yankılanan tekinsiz kahkahalar ve geceleri duyulan garip sesler Jessica’yı rahatsız etmeye başlar.

Zamanla Alice'in hareketleri tehlikeli bir hal alır. Küçük kız, çevresindeki insanlara zarar vermeye, uykusunda konuşmaya ve sanki başka bir varlık tarafından yönlendiriliyormuş gibi hareket etmeye başlar. Jessica, geçmişi kurcaladıkça Chauncey’nin sıradan bir oyuncak olmadığını ve onunla ilgili unutulmuş korkunç bir hikâyenin gün yüzüne çıkmak üzere olduğunu fark eder. Oyuncağın, yıllar önce bu evde yaşanan trajik bir olayla bağlantılı olduğunu öğrenir.

Geçmişin gölgeleri evin içinde giderek yoğunlaşırken, Jessica kızını bu lanetten kurtarmak için her şeyi göze almak zorundadır. Ancak Chauncey’nin Alice üzerindeki etkisi sandığından çok daha derindir ve Jessica, oyuncak ayının aslında sadece bir hatıra değil, kötü niyetli bir varlığın yansıması olduğunu keşfettiğinde, artık ailesini kurtarmak için çok az zamanı kalmıştır.