Film, kendisini hayatı boyunca “bela mıknatısı” olarak tanımlayan Zeynep'in yeni okulundaki ilk gününde başlıyor. Zeynep, her şeyin yolunda gittiğini düşündüğü sıradan bir başlangıç yapmaya çalışırken, okulun ani bir salgın nedeniyle karantinaya alınmasıyla birlikte tam anlamıyla bir felaketin içine sürüklenir. O akşam, karanlık ve ıssız koridorlarda ilerlerken, dehşet verici bir manzarayla karşılaşır: Bir kız öğrencinin cansız bedeni.

Ancak, bu korkunç olay tek başına meydana gelmemiştir. Zeynep, bu dehşet dolu atmosferde yalnız değildir; yanında, okul müdürünün oğlu Onur Zorlu ve yakın arkadaşları Burak ile Mert de vardır. Onur, kalp hastası olan babasının salgınla mücadele ederken çıkan cinayet haberini kaldıramayacağını düşünür ve şok edici bir öneride bulunur: Karantina süresi boyunca, okulda işlenen cinayeti gizlemeli ve katili kendilerinin tespit etmesi gerektiğini savunur.

Artık okulda, bulaşıcı bir salgın, dışarıda bekleyen endişeli ebeveynler ve içeride dolaşan gizemli bir katilin tehdidi arasında sıkışan bu grup, başka bir seçeneğin olmadığını fark eder. Zorunluluk, onları, kendi yöntemleriyle gerçeği ortaya çıkarmak için tehlikeli bir maceraya sürükler.

İşte bu çılgın plan, Zeynep'in istemeden de olsa grubun dördüncü üyesi haline geldiği ekibi, beklenmedik olaylar ve karmaşık ilişkilerle dolu, gerilim yüklü bir yolculuğa çıkarır. Film, gençlerin çaresizlik, cesaret ve birbirlerine duydukları güven eksikliğiyle nasıl baş etmeye çalıştıklarını, aynı zamanda içlerindeki sırların, korkuların ve suçun pençesinden nasıl kurtulmaya çalıştıklarını dramatik ve sürükleyici bir dille gözler önüne seriyor.