Efsanevi bir Go ustası, yıllar boyunca zirvede kalmış, soğukkanlılığı ve stratejik dehasıyla adını efsaneler arasına yazdırmıştır. Ancak zamanla yaşlanan usta, bir zamanlar yanında yetiştirdiği yetenekli öğrencisine, hem de en prestijli turnuvada şampiyonluğu kaptırınca sarsılır. Bu mağlubiyet yalnızca bir oyun kaybı değil, aynı zamanda bir gurur yarası ve geçmişin hesaplaşmasıdır.

Öğrencisinin gençliği, özgün hamleleri ve acımasız oyun disiplini karşısında, usta artık sadece tahtını değil, kendi mirasını da tehdit altında hisseder. İçten içe büyüyen bu mücadele, sadece tahtta kimin oturduğuna dair değil, aynı zamanda hangi felsefenin daha üstün olduğuna dair bir savaşa dönüşür: disiplinli gelenek mi, yoksa yaratıcı isyan mı?

Usta, ünvanını geri almak için emekliye ayrıldığı inzivadan çıkar ve Go tahtasına bir kez daha oturur. Karşısında artık sadece bir rakip değil, kendi geçmişinin ve seçimlerinin yankısı olan bir adam durmaktadır. Oyunun her taşı, yılların öfkesi, hayal kırıklığı ve özlemiyle dolup taşarken, bu son maç, yalnızca bir zafer meselesi değil, iki farklı kuşağın ve iki farklı aklın hesaplaşması hâline gelir.