2510 yılında, dünya bir zamanlar tanınan hâlinden eser kalmayacak şekilde değişmiştir. Medeniyetin çöküşünden sonra doğa, enkazların üzerini hızla geri almış; şehirler ormanlara, yollar vahşi patikalara dönüşmüştür. Fakat en ürkütücü değişim, bu yeni dünyanın hâkimi haline gelen mutant yaratıklardır—evrimleşmiş, vahşi ve insana karşı acımasız olan bu varlıklar, kalan son insan topluluklarını tehdit etmektedir.

Bu kaotik dünyada hayatta kalmayı başaran küçük bir kabile, yaşamını doğayla savaşarak ve kadim gelenekleriyle ayakta kalarak sürdürmektedir. Kabilenin gelecekteki lideri olması beklenen Savan, fiziksel gücü, savaş becerisi ve disiplinli yapısıyla gerçek bir savaşçıdır. Kabile, kendilerini insanlığın son temsilcileri olarak görmekte ve dış dünyaya dair hiçbir umut beslememektedir.

Ancak genç ve meraklı Kaleb, bu karanlık bakış açısını sorgulamaya başlar. Savan’ın aksine, Kaleb ormanda başka kabilelerin de hayatta kalmış olabileceğine, insanlığın tamamen yok olmadığına inanmaktadır. Bu fikir, kabile içinde bir huzursuzluğa ve Savan ile Kaleb arasında derin bir çatışmaya neden olur. Gelenek ile umut, güvenlik ile keşif arasındaki bu çekişme, kabilenin kaderini belirleyecek bir dönüm noktasına dönüşür.

Derken kabile, beklenmedik bir anda korkunç yaratıkların saldırısına uğrar. Hayatta kalmak neredeyse imkânsızken, gölgelerin içinden Amal adında gizemli bir savaşçı ortaya çıkar. Amal, Kaleb’in hayatını kurtarır ve onu geçmişin sırlarıyla yüzleşmeye sürükler. Amal, yalnızca hayatta kalmayı başarmış biri değil, aynı zamanda eski dünyaya dair bilgilere sahip, kehanet gibi görüntüler gören biridir.