Bir sözleşmeli katil, yıllar boyunca işlediği suçların ve karanlık geçmişinin yükünü omuzlarında taşımaktadır. Hayatını hep yalnızlık içinde, merhamet göstermeden ve profesyonelce sürdürmüştür. Ancak bir gün, hızla ilerleyen nadir bir demans türü teşhisi aldığında, zamanı giderek tükenmektedir. Anıları bulanıklaşmakta, düşünceleri karışmakta ve yaptığı her eylemi kontrol etmekte zorlanmaktadır.

Geçmişteki hataları ve yabancılaşmış ilişkileri yüzünden vicdan azabıyla dolu olan katil, en büyük pişmanlığının oğlu ile olan bağlarını tamamen koparmış olmak olduğunu fark eder. Oğluyla yıllar önce aralarındaki köprüleri yakmış, onu kendi karanlık dünyasından koruyacağını sanarak hayatından uzaklaştırmıştır. Ancak şimdi, ölümün nefesini ensesinde hissettiği bu günlerde, oğlunu bir kez daha görmek ve ona karşı işlediği hataları telafi etmek için bir şans aramaktadır.

Tam da bu sırada, eski işverenleri tarafından kendisine verilen bir görevde, aslında kendi oğlunun hedef olduğunu öğrenir. Yapması gereken basittir: Ya emri yerine getirip kendi canını kurtaracak ya da oğlunun hayatını koruyarak ölümle yüzleşecektir. Vicdanı ve içgüdüleri arasında sıkışıp kalan katil, oğlunu korumaya karar verir.

Ancak bu kararı vermekle iş bitmez. Şimdi hem kendi peşine düşen acımasız polislerden hem de onu ortadan kaldırmak isteyen suç örgütlerinden kaçmak zorundadır. Dahası, kendi zihni de bir saatli bomba gibi yavaş yavaş çalışmayı durdurmaktadır. Unutmadan önce doğru yolu bulmalı, her geçen saniyenin kıymetini bilerek harekete geçmelidir.

Katilin bu zorlu yolculuğu, onun yalnızca oğlunu değil, aynı zamanda kendisini de kurtarma çabasına dönüşür. Geçmişte yaptığı kötülükleri telafi etmek, belki de ancak şimdi, her şeyi kaybetme riskiyle yüzleşirken mümkün olacaktır.