30’lu yaşlarının ortasında, taze bir boşanmanın ardından hayatının rotasını kaybetmiş hisseden Selim, yıllar sonra İstanbul’dan ayrılarak doğup büyüdüğü İzmir’e, ailesinin yanına dönmeye karar verir. Geçmişin tozlu hatıralarıyla ve kendisiyle yüzleşmekten başka çaresi kalmayan Selim için bu dönüş, sadece fiziksel değil, ruhsal bir yolculuktur.

Ancak Selim’in İzmir’e gelişiyle birlikte şehir beklenmedik bir olayla sarsılır. Körfezde yaşanan gizemli bir kaza, tüm şehri derinden etkiler. Denize karışan atıklarla birlikte şehri kaplayan ağır, dayanılmaz koku, hem kentin hem de Selim’in hayatında görünmez sınırları zorlamaya başlar.

Kokunun yayılmasıyla birlikte İzmir, alışılmışın dışında bir atmosfere bürünürken, Selim de kendini bu değişimin içinde sürüklenirken bulur. Sıradan hayatın akışında saklı kalan hikâyeler, körelmiş duygular ve bastırılmış gerçekler, birer birer su yüzüne çıkar. Selim, çocukluk hatıralarıyla, eski dostluklarla ve yıllardır üzerine sünger çektiği geçmişiyle yeniden karşılaşır.

Bu beklenmedik süreçte, İzmir Selim’e sadece eski günlerin gölgesini değil, aynı zamanda yeni insanları, farklı bakış açılarını ve kendisiyle hesaplaşma fırsatını sunar. Körfezi kaplayan kesif koku gibi, Selim’in iç dünyasını da yıllardır saklanan duygular kaplar. Fakat her şey gibi, koku da zamanla dağılır. Ve Selim, yıllar sonra geri döndüğü memleketinde kendisine bambaşka bir dünya ve yeni bir başlangıç bulur.