Açık okyanusların derinliklerinde, denizaltılar rutin devriyelerini yaparken köpekbalıklarının tuhaf ve huzursuz edici davranışlarını fark ederler. Bu dev yaratıklar, normalde okyanusun en korkusuz avcıları olarak bilinirken, şimdiyse sanki kendilerinden daha büyük bir tehlikenin varlığını hissediyorlarmış gibi hareket ederler. Bu durum askeri personelin dikkatini çeker, çünkü bu köpekbalıklarının bile korkuya kapıldığı bir şey, denizde var olan daha büyük ve daha ölümcül bir avcıyı işaret ediyor olabilir.

Gözlemler devam ederken, bu korkunun kaynağı ortaya çıkar: Megalodon Köpekbalıkları. Bu devasa yırtıcılar, milyonlarca yıl önce nesli tükenmiş olduğu düşünülen tarih öncesi yaratıklardır, ancak şimdi tekrar okyanuslarda dolaşmaktadırlar. Normal köpekbalıkları bu dev yırtıcılardan korkuyla kaçarken, Megalodonlar onları kolayca avlar ve birer çerez gibi yerler.

Durumun ciddiyetini kavrayan ordu, bu devasa canavarlarla mücadele etmek için tüm gücünü seferber eder. Savaş gemileri, firkateynler ve savaş uçakları hemen alarm durumuna geçer. Okyanusun derinliklerinde bu devasa yaratıklara karşı bir savaş başlar. Ordu, Megalodonları durdurmak için en güçlü silahlarını ve en stratejik taktiklerini kullanmak zorundadır.

Ancak, bu devasa yırtıcılarla başa çıkmak o kadar kolay değildir. Megalodonlar, tarih öncesi dönemden günümüze kadar hayatta kalmayı başarmış, inanılmaz derecede güçlü ve dayanıklı yaratıklardır. Onları yok etmek için verilen bu mücadele, denizde bir hayatta kalma savaşı haline gelir. Askerler, okyanusun derinliklerinde bilinmeyen bir düşmana karşı, hem doğanın gücüne hem de insan iradesine karşı büyük bir sınav verirler.