Bir zamanlar dürüst ve masum bir denizci olan Edmond Dantès, genç yaşında hayallerinin zirvesindeyken korkunç bir ihanetle sarsılır. Sevdiği kadını ve özgürlüğünü kaybederek, suçsuz yere Château d'If’in ıssız ve korkunç ada hapishanesine kapatılır. Yıllarca yalnızlık ve çaresizlikle mücadele eden Dantès, burada kaderini değiştirecek bir bilgiye ulaşır. Yaşlı ve bilge bir mahkûm, ona muazzam bir servetin yerini gösterir. Bu bilgi, Dantès’in karanlık zindanlardan kaçış planının başlangıcı olur.

On dört yıl süren esaretin ardından zekâsı ve kararlılığı sayesinde, Dantès imkânsız görünen bir kaçışı gerçekleştirir. Artık sadece özgür değil, aynı zamanda hayallerinin ötesinde bir servete sahip biridir. Monte Cristo Kontu adıyla kendisini toplumun üst kademelerinde tanıtır ve yıllar önce ona ihanet edenleri bulmak için planını devreye sokar. İhanet zincirinin başında, bir zamanlar dostu olan üç adam vardır: ikiyüzlü bir komplo düzenleyici, açgözlü bir tüccar ve adaleti kendi çıkarlarına göre bükmüş bir hâkim.

Monte Cristo Kontu, kusursuz bir intikam planı hazırlar. Servetini ve sosyal statüsünü, bu adamların hayatlarını yavaşça paramparça etmek için kullanır. Ancak, intikam yolculuğu ilerledikçe, karşılaştığı insanlar ve eski sevgisi Mercedes, ona intikamın bedelini ve insan ruhunun karmaşıklığını yeniden düşündürür.

İhanet, intikam ve bağışlama temalarını epik bir hikâyede buluşturan bu anlatı, Dantès’in adaleti sağlamak adına çıktığı yolculuğu ve bunun hem kendi ruhunda hem de çevresinde yarattığı değişimi gözler önüne seriyor.