Durmaksızın iş peşinde koşan, Karadenizli inatçı ve öfkeli müteahhit Oflu, doktorunun "ya bu stres seni götürür ya da sen stresi" uyarısı üzerine bir süreliğine her şeyden uzaklaşmak ister. Arkadaşının önerisiyle, doğayla iç içe, sessizlik yemini etmiş insanların kaldığı bir yoga kampına yazılır. Oflu'nun tek amacı kafasını boşaltmak, belki biraz nefes egzersiziyle iç huzura kavuşmaktır. Ancak vardığı andan itibaren işler hiç beklediği gibi gitmez.

Kampta onu; taşlarla konuşan bir kadın, geçmiş yaşamlarını hatırladığını iddia eden bir adam, her derde deva olduğunu söyleyen şifalı bitkiler gurusu ve sürekli "evrenin enerjisi"nden bahseden bir kamp lideri karşılar. Sessizlik yemini etmiş katılımcılarla sürekli tartışan Oflu, Karadeniz usulü esprileriyle bu spiritüel ortama adeta bomba gibi düşer.

Ancak kampın arkasında başka bir hikâye vardır: guru olarak tanıtılan liderin aslında sahte belgelerle açtığı bu kampı, zengin misafirlerden para sızdırmak için kullandığı ortaya çıkar. Oflu, başta inanmasa da bir dizi garip olaydan sonra kampın gerçekten karanlık bir tarafı olduğunu fark eder.

Bu noktadan sonra, Oflu bir yandan kendi içsel dengesini bulmaya çalışırken, diğer yandan kampın sırlarını ortaya çıkarmak için harekete geçer. Gürültülü mizacı ve keskin zekâsıyla, dolandırıcı gurularla hesaplaşacak, sıra dışı kamp arkadaşlarını yanına alarak kendine has bir "aydınlanma" yolculuğuna çıkacaktır.

Karadeniz komedisiyle spiritüel dünyanın absürtlüğünü buluşturan bu hikâye, Oflu’nun hem kahkaha dolu hem de beklenmedik bir iç yolculuğa çıkışını konu alıyor.