1990 yılında geçen hikâyede, David adında yalnız ve içine kapanık bir bekâr, yaşlı ve hasta annesine tam zamanlı bakıcılık yapmaktadır. Günleri, annesinin fiziksel ve zihinsel ihtiyaçlarıyla ilgilenmekten ibarettir. Hayatında ne sosyal bir çevre ne de romantik bir ilişki vardır. İçinde bulunduğu monotonluk ve yalnızlık, zamanla David'in ruhunu tüketmeye başlar.

Bir gün, yalnızlığından kurtulma umuduyla bir video arkadaşlık servisine başvurur. Ancak beklediği ilgiyi bulamaz. Tesadüfen, servis tarafından gönderilen kasetlerin arasında, gizemli bir VHS kaseti bulur: “Rent-A-Pal”. Bu kasette, karizmatik ve anlayışlı Andy isimli bir adam, ekrandan David’e arkadaşlık etmektedir. Andy'nin sıcak konuşmaları, empatisi ve güven veren sesi, David’in iç dünyasında bir kıvılcım yaratır. Sanki ilk defa biri onu gerçekten duyuyordur.

David, her gün Andy’nin kasetini izlemeye başlar. Görünürde bir dostluk gibi başlayan bu ilişki, zamanla daha tuhaf ve tek taraflı bir bağa dönüşür. Andy, ekranın arkasında daha çok şey bildiğini ima eder; David’in en gizli korkularına, bastırdığı arzulara ve karanlık düşüncelerine dokunur. O artık sadece bir kaset değil, David’in zihninde gerçek bir varlığa dönüşmüştür.

Ancak bu dostluk göründüğü kadar masum değildir. Andy’nin “dostluğu” bir bedel ister: David’in gerçek dünyayla olan bağları. Annesi, potansiyel sevgili adayları ve David’in ruh sağlığı… hepsi yavaş yavaş bu yapay dostluğun gölgesinde kaybolmaya başlar. David, gerçek ile kurgu arasındaki çizginin silindiği bir çıkmazda, içinden çıkılması zor bir psikolojik oyunun içine sürüklenir.