The Art of War (Savaş Sanatı), uluslararası siyaset, casusluk ve entrika dolu temposuyla dikkat çeken, aksiyon ve gerilim yüklü bir yapım. Film, Birleşmiş Milletler ile Çin arasında gerçekleşecek çok önemli bir zirve öncesinde, küresel dengeleri sarsabilecek karanlık bir komplonun izini sürüyor.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri (Donald Sutherland), küresel barışı tehdit edebilecek bu tehlikeyi fark eder ve olayları perde arkasından çözebilecek tek kişiye, gizli ajan Neil Shaw’a (Wesley Snipes) görev verir. Shaw, perde arkasında çalışan, diplomatik krizleri örtülü operasyonlarla engelleyen, yüksek eğitimli bir istihbarat ajanıdır. Onun ve üst düzey yöneticisinin şüpheleri, Çin’in BM Büyükelçisi Wong üzerine yoğunlaşır. Ancak işler beklendiği gibi gitmez—Wong bir suikast sonucu öldürülür ve olayın faili olarak Shaw suçlanır.

Shaw hapishaneye götürülürken, bilinmeyen bir terörist grubun saldırısıyla kaçırılır. Artık hem kendi ismini temize çıkarmak hem de dünya çapında yankı uyandıracak bu komplonun gerçek sorumlularını ortaya çıkarmak zorundadır. Suikastın tek tanığı olan tercüman Julia Yates (Marie Matiko), komplonun merkezindeki kilit figürlerden biri hâline gelir. Ancak Julia'nın da kaçırılmasıyla Shaw’ın hareket alanı daha da daralır ve zamana karşı bir kovalamaca başlar.

The Art of War, politik entrikaların, aksiyon sahnelerinin ve sürekli değişen tarafların iç içe geçtiği bir zemin sunar. Wesley Snipes, dövüş yetenekleri, çevikliği ve stratejik zekâsıyla öne çıkan karakteriyle izleyiciyi yoğun bir casusluk sarmalına çekerken; film küresel diplomasi ile kişisel adalet arayışını aynı potada eriterek yüksek tempolu bir anlatım kurar. Diplomasi, ihanet ve sadakat arasındaki çizginin sürekli bulanıklaştığı bu öyküde, Shaw için hayatta kalmak kadar, gerçeği açığa çıkarmak da ölüm kalım meselesidir.