Nevşehir’in tarihi dokusuna sinmiş, zamanın izlerini taşıyan büyük bir taş konakta, Hale, annesi, akli dengesi bozuk babaannesi ve içine kapanık halası Azra ile birlikte yaşamaktadır. Konağın ağır ahşap kapıları, loş koridorları ve yüzyıllık duvarları, geceleri fısıltılarla dolmaktadır. Ancak bu fısıltılar sadece rüzgârın oyunu değildir.

12 yaşındaki Hale, yaşıtlarından farklıdır. Onun içine kapanıklığı sadece utangaçlığından değil, doğumundan itibaren taşıdığı ağırlıktan gelmektedir. Babasını hiç tanımamıştır; o daha dünyaya gelmeden gizemli bir şekilde ortadan kaybolmuştur. Aile içinde kimse onun hakkında konuşmaz, sorular da cevapsız bırakılır. Hale’nin hayal dünyası ise gerçek ile rüya arasındaki ince çizgide gezinmektedir.

Bir gece, Hale derin bir uykuya dalar ve korkunç bir kâbus görür. Hiç tanımadığı, ama bir şekilde varlığını hissettiği babası, onu eski, harap bir konağa çağırmaktadır. Burası, yıllar önce bir yasak ayinin gerçekleştirildiği dedesinin evi… Hale rüyasında kendini bu konağın içinde, duvarları kanla boyanmış bir odanın ortasında bulur. Karşısında, yüzünü göremediği ancak varlığını iliklerinde hissettiği biri durmaktadır. Sabah uyandığında, rüyanın sadece bir kâbus olmadığını anlar; çünkü vücudunda anlam veremediği izler belirmiştir.

Bu rüyadan sonra Hale’de tuhaf değişimler başlar. Gözleri bazen derin bir boşluğa bakar gibi donuklaşır, bazen de yoğun bir öfke ile parlar. Geceleri uykusunda konuşmaya başlar, bazen de hiç bilmediği dillerde fısıldar. Evin içindeki atmosfer giderek ağırlaşır, babaannesi ve halası ondan uzaklaşmaya başlar. Annesi ise bu değişimleri görmezden gelmeye çalışır, ancak Hale’nin bakışlarında büyüyen karanlığı fark etmekten kendini alamaz.

Günler geçtikçe, Hale gördüğü rüyaların etkisinden çıkamaz hale gelir. Rüyalarında dedesinin eski konağını daha net görmeye başlar; odalar, kapılar, duvarlardaki eski mühürler ve gölgelerin arasındaki siluetler artık ona daha tanıdıktır. Sanki bir el, onu geçmişin içine çekmekte, yasak olanı hatırlaması için zorlamaktadır.

Hale’nin değişimi, sadece davranışlarıyla sınırlı kalmaz. Çevresinde açıklanamayan olaylar yaşanmaya başlar. Evde eşyalar yer değiştirir, aynalar kırılır, geceleri derinden gelen fısıltılar, babaannesinin titrek dualarına karışır. Hale’nin doğumu ile babasının kayboluşu arasındaki bağ, yıllardır saklanan bir sırrın kapısını aralamaktadır.

Peki, Hale gerçekten babasının çağrısını mı duymaktadır, yoksa başka bir şey onun zihnine sızarak onu yönlendirmekte midir? Dedesi yıllar önce hangi yasak ayini gerçekleştirmiştir? Ve en önemlisi, Hale’nin içindeki karanlık, gerçekten ona mı aittir, yoksa çok daha eski ve güçlü bir varlığın etkisi altında mıdır?