The Starling Girl, kırsal Kentucky’deki muhafazakâr bir Hristiyan cemaatinde geçen, büyüme sancılarıyla yoğrulmuş çarpıcı ve hassas bir ergenlik dramıdır. Film, 17 yaşındaki Jem Starling’in gözünden, hem kadın kimliğini hem de inancını keşfetmeye çalışırken yaşadığı içsel çatışmaları ve bastırılmış arzularını derin bir samimiyetle işler.

Jem, dini değerlerin sıkı sıkıya hüküm sürdüğü bir ailede büyümüş, kiliseye ve topluluğuna bağlı genç bir kızdır. En büyük tutkusu olan dans bile, cemaatin katı ahlaki kuralları karşısında sürekli günah duygusuyla gölgelenir. Jem, bedenini ve arzularını tanımaya başladıkça, içinde büyüyen karmaşa da artar. Kendini, inandığı değerlere sadık kalmak ile kim olduğunu keşfetme arzusu arasında parçalanmış hisseder.

Bu kırılgan dönemde, topluluktan bir süre uzak kaldıktan sonra geri dönen genç papaz Owen’ın varlığı Jem’in dünyasında sarsıcı bir etki yaratır. Owen, geleneksel düzenin dışına taşan cazibesi ve entelektüel yaklaşımıyla Jem’in ilgisini çeker. İlk başta masumane başlayan yakınlıkları, zamanla sınırları aşar ve Jem’i hem duygusal hem ahlaki bir fırtınanın içine sürükler. Aralarındaki ilişki, yalnızca iki kişi arasında değil, aynı zamanda cemaatin kalıplarına, baskılarına ve ikiyüzlülüğüne karşı bir başkaldırıya dönüşür.

The Starling Girl, genç bir kızın dini baskı altında şekillenen kimlik arayışını, cinselliğini ve özgürlük ihtiyacını incelikle ele alırken; aynı zamanda kadınlık, itaat ve arzu gibi evrensel temaları da derinlemesine sorgular. Yargılamadan, didaktikleşmeden ve seyircinin duygusal zekâsına saygı göstererek ilerleyen bu etkileyici film, özellikle genç kadın karakterlerin seslerini duyurmakta sessiz ama sarsıcı bir güce sahiptir. Jem’in hikâyesi, hem kişisel bir uyanış hem de kurulu düzene karşı verilen içsel bir mücadele olarak izleyicide iz bırakır.