1989 yazında, Tel Aviv'in sıcak ve yoğun atmosferinde geçen hikaye, genç ve yakışıklı bir dilbilim öğrencisi olan Boaz'ı merkeze alır. Boaz, şehirdeki günlük yaşamına devam ederken, bir gün posta kutusunda tanımadığı birinden gelen bir mektup bulur. Bu mektup, özenle kaleme alınmış, tutkulu ve derin bir sevgi ifade eden satırlarla doludur. Ancak bu sevgi dolu sözlerin ardında, anonim bir erkek vardır.

Mektuplar gelmeye devam ettikçe, Boaz'ın zihninde karmaşık duygular uyanmaya başlar. Kendi cinsel kimliği konusunda daha önce hiç sorgulamadığı duygular, bu beklenmedik yazılarla birlikte su yüzüne çıkar. İçinde biriken bu sorular, onun sevgilisiyle olan huzurlu ve dengeli ilişkisini sarsar. Sevgilisiyle birlikte geçirdiği her an, bir yandan bu anonim hayranın kim olduğunu ve neden ona bu şekilde yaklaştığını düşünmesine neden olur.

Boaz, bu mektupların arkasındaki gizemli kişinin kimliğini ve bu kişinin ona neden bu kadar güçlü duygular beslediğini anlamaya çalışırken, kendini bir kimlik ve yön arayışı içinde bulur. Bu arayış, Boaz'ı hem geçmişiyle hem de geleceğiyle yüzleşmeye zorlar. Tel Aviv'in sıcak ve baskıcı yaz günleri boyunca, Boaz'ın hayatı yavaş yavaş değişmeye başlar.

Bir yanda sevgi dolu ama belirsiz bir ilişkinin güvenli kolları, diğer yanda ise kendi iç dünyasında çalkantılara yol açan bu yeni keşif vardır. Bu durum, Boaz'ı derin bir içsel yolculuğa çıkararak, onu kim olduğunu ve ne istediğini sorgulayan bir serüvene sürükler. Hem Boaz'ın hem de sevgilisinin hayatları, bu mektupların etkisiyle geri dönülmez bir şekilde değişecektir.