Kaygısız ve neşeli Paul ile, düğünlere pek de bayılmayan sağdıç Louna’nın yolları Fas'ta görkemli bir düğünde kesişir. Başlangıçta sadece kısa ve önemsiz bir karşılaşma gibi görünen bu tanışma, zamanla karmaşık ve yoğun bir yakınlığa dönüşür. Ancak işler düşündüklerinden çok daha karışık bir hâl alır: çift, çeşitli aksilikler nedeniyle düğün mekânında mahsur kalır.

Göz alıcı ama klostrofobik bir atmosferde geçen bu birkaç gün boyunca, Paul ve Louna sadece birbirlerine değil, kendi iç dünyalarına da ayna tutmak zorunda kalırlar. Louna, mantığına sıkı sıkıya bağlı, planlı ve duygularını bastıran biridir. Paul ise anın tadını çıkaran, hayatı fazla ciddiye almayan bir adamdır. Zıtlıkları önce çatışmalara, sonra çekime dönüşür.

Her köşesi geleneklerle, renkli kutlamalarla ve duygusal anlarla örülü bu Fas düğünü; iki yabancının hem kendilerini hem de aşkı yeniden tanımladıkları sıra dışı bir yolculuğa dönüşür. Kapana kısılmış gibi görünen bu durum, belki de onları özgürleştirecek tek şeydir.