Fonda ve arkadaşları, şehre kısa bir ara verip doğayla iç içe bir hafta sonu geçirmek amacıyla heyecanla ormana kamp yapmaya giderler. Güneşli havanın ve gençlik enerjisinin tadını çıkaran grup, kamp ateşi, doğa yürüyüşleri ve geceleri dans edip şarkı söyleyerek eğlenceli vakit geçirmeye başlar. Ancak ormanın sessizliğinde bir şeyler yanlıştır; çevredeki tuhaf izler, hayvan seslerine karışan anlaşılmaz fısıltılar ve kaybolan küçük eşyalar, tedirginliğin habercisidir.

Başta bunu doğanın bir parçası sanan gençler, kısa sürede yalnız olmadıklarını anlarlar. Göl kenarında başlayan gizemli takip, bir arkadaşlarının aniden ortadan kaybolmasıyla paniğe dönüşür. Gruptakiler kaçmaya ya da yardım aramaya çalışırken, kendilerini ormanda büyümüş ve vahşileşmiş bir mutantın hedefinde bulurlar. Bu yaratık, “Three Fingers” (Üç Parmak) olarak bilinir – bu isim ona fiziksel bir deformasyon nedeniyle değil, gerçekten sadece üç parmağının olması nedeniyle verilmiştir.

Three Fingers, bir zamanlar ormanda yaşamış akraba evlilikleriyle şekillenmiş bozuk bir soyun son halkasıdır. Hayatta kalmak için iz sürmeyi, tuzak kurmayı ve sessizce yaklaşmayı öğrenmiştir. Kurbanlarını genellikle eğlencelerinin doruk noktasındayken – kahkahaların yükseldiği, müziğin çaldığı, gençliğin özgürce yaşandığı anlarda – yakalar. Çünkü tam da o anlarda korku ve dehşet daha güçlü olur.

Fonda ve arkadaşları, keyif için geldikleri bu kampın bir kâbusa dönüştüğünü kısa sürede fark ederler. Hayatta kalmak için artık eğlenmek değil, saklanmak, iz sürmek ve kendi içlerindeki cesareti keşfetmek zorundadırlar. Ancak bu ormanın karanlık gölgesinde, her adımda Three Fingers’ın izleri vardır.