Sarah Miles, kocası Çavuş Henry’nin verdiği bir partide yazar Maurice Bendrix ile karşılaştığında, aralarındaki çekim neredeyse anında alevlenir. Sarah, kocasına sadık bir eş gibi görünse de, Maurice’in karizmatik ve tutkulu dünyasına kapılmaktan kendini alamaz. İkili, Londra’nın savaşın gölgesinde olduğu günlerde yasak bir ilişkiye başlar. Tutkuyla başlayan bu ilişki, zamanla Sarah’ın içinde derin çelişkiler doğurur.

Ancak bir gece, Maurice’in evi bombalandığında her şey değişir. Patlama sırasında birlikte olan Sarah ve Maurice, ölümün kıyısından döner. Bendrix yaralı ve bilincini kaybetmiş bir halde yatarken, Sarah onun ölmüş olabileceğini düşünerek Tanrı’ya bir söz verir: Eğer Maurice hayatta kalırsa, onu bir daha asla görmeyecektir. O gece, Maurice mucizevi bir şekilde kurtulur. Ancak Sarah, ona haber vermeden aniden ilişkisini bitirir ve ortadan kaybolur.

Terk edilmiş ve sevgilisinin gidişini bir türlü anlayamayan Bendrix, yıllar boyunca Sarah’ın neden onu terk ettiğini sorgular. İki yıl sonra, yağmurlu bir Londra akşamında, tesadüfen Henry ile karşılaşır. Eski aşkının izlerini hâlâ içinde taşıyan Maurice, Sarah’ı tekrar görebilmek için fırsat kollar. Beklenmedik bir şekilde Sarah’ın hayatına yeniden girmeyi başarır. Ancak bu kez, aşklarının ansızın sona ermesine neden olan büyük sırrı öğrenmek zorunda kalacaktır.

Maurice, gerçeği öğrendiğinde aşk, ihanet, inanç ve fedakarlık arasındaki sınırları sorgulamak zorunda kalacaktır. Sarah gerçekten onu terk etmek istemiş midir, yoksa bu ayrılığın ardında daha büyük bir güç mü vardır? Savaşın yıkımının ortasında, kader ve aşkın kesiştiği noktada, ikili için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.