Yorucu bir günün ardından itfaiyeci Jeremy Coleman (Josh Duhamel) ve iş arkadaşları gün sonunda bir şeyler içmeyi kararlaştırırlar. Jeremy, biraz daha alkol almak üzere bir markete girdiğinde, tesadüfen tezgahtarın neo-nazi Hagan (Vincent D'Onofrio) tarafından acımasızca öldürülüşüne tanık olur. Jeremy, canını zor bela kurtardıktan sonra Dedektif Mike Cella (Bruce Willis) vakayla ilgilenmeye başlar ve Hagan’ın son suçunu öğrenir. Hagan tutuklanır ve Jeremy onu teşhis eder; ancak Hagan, çift taraflı aynanın arkasında duranın Jeremy olduğunu bilerek onun adını ve adresini telaffuz eder.

Bu durum, Jeremy'nin hayatını tamamen değiştirir. Duruşma öncesinde tüm kariyerini tanık koruma programı için feda etmek zorunda kalır. Kariyerini kaybetmenin acısıyla başa çıkmakta zorlanan Jeremy, tanık koruma memuru Talia Durham'la aralarında filizlenen aşkla teselli bulur. Ancak, Hagan’ın avukatı duruşmaya haftalar kala müvekkilinin hapisten çıkarılmasını sağlar. Bu gelişme, Jeremy ve Talia'nın hayatlarını büyük bir tehlikeye sokar.

Jeremy, Hagan ve adamlarının peşine düşmesiyle başa çıkmak zorunda kalır. Tanık koruma programında olmalarına rağmen, Hagan’ın tehditlerinden kurtulmak için Jeremy ve Talia, sürekli kaçmak ve saklanmak zorunda kalırlar. Jeremy, hem kendisini hem de Talia'yı korumak için ne gerekiyorsa yapmaya karar verir ve bu süreçte itfaiyeci olarak sahip olduğu yetenekleri ve becerileri kullanarak Hagan’ın peşinden gider. Bu ölüm kalım mücadelesi, Jeremy’nin cesaretini ve kararlılığını sınayacak, aynı zamanda Talia'yla olan bağlarını daha da güçlendirecektir.

Film, Jeremy'nin adalet arayışını ve sevdiklerini korumak için verdiği mücadeleyi gözler önüne sererken, izleyicilere gerilim dolu anlar ve duygusal bir hikaye sunar.