Genç Will Andrews, akademik hayatını geride bırakarak Harvard'ı terk etmeye ve içindeki doğaya cevap vermeye karar verir. Yeni bir hayata başlamak ve kendini keşfetmek için batıya doğru yola çıkar. Yolculuğu sırasında sakin bir kasaba olan Butcher's Crossing'den geçerken, yerel avcı Miller ile karşılaşır. Miller, vahşi bir bufalo sürüsünü avlamak için kasabaya gelmiştir.

İkisi, hayatlarını değiştirecek bir maceraya atılmaya karar verirler ve beraber avlanmaya karar verirler. Ancak, avlanma sırasında beklenmedik zorluklarla karşılaşırlar ve doğanın acımasız gerçekleriyle yüzleşmek zorunda kalırlar. Zamanla, av ne kadar uzarsa, bedenleri ve zihinleri o kadar çok teste tabi tutulur. Bu zorlu deneyim, her ikisinin de hayatını ve bakış açılarını derinden etkiler.

Ancak, avlanma sürecindeki zorluklar sadece fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik olarak da derin izler bırakır. İkili, doğanın gücü ve acımasızlığı karşısında kendi iç dünyalarıyla da yüzleşmek zorunda kalır. Maceranın sonunda, her ikisi de hayatlarında derin bir dönüşüm geçirir ve gerçek bir özgürlük ve huzur arayışında olduklarını keşfederler.

Butcher's Crossing'den başlayan bu vahşi macera, genç Will Andrews ve Miller'in hayatlarının dönüm noktası olur. Doğanın kudreti karşısında insanın ne kadar küçük olduğunu ve doğanın insana sunduğu derslerin değerini öğrenirler.