Kuzeyin dondurucu rüzgârlarıyla çevrili topraklarda, bir çocuk Viking akıncıları tarafından ailesi katledildikten sonra ölüme terk edilir. Ancak kader, onun hikâyesini burada sonlandırmaz. Yerli bir Kızılderili kabilesi tarafından bulunur, büyütülür ve kendi öz çocukları gibi yetiştirilir. Artık adı “Ghost”tur; geçmişi bilinmeyen, köklerinden koparılmış ama yeni halkına sadakatle bağlı bir savaşçı…

Yıllar geçer. Ghost, kabilesinin bir parçası olmuş, savaşmayı, iz sürmeyi ve doğayla bir olmayı öğrenmiştir. Fakat geçmişi, yeniden alev almak üzeredir. Bir zamanlar ailesini katleden Vikingler, tekrar topraklara döner — bu kez yerli halkı tamamen yok etmek niyetiyle. Bu istilacı güç, yalnızca toprağı değil, Ghost’un hem geçmişini hem de şimdiki yaşamını tehdit eder.

İki dünya arasında sıkışmış olan Ghost, içindeki parçalanmış kimliğiyle yüzleşmek zorundadır. Bir yanda onu yetiştiren ve sevgiyle bağlandığı kızılderili kabilesi; diğer yanda, kanında akan ama bir zamanlar hayatını mahveden Viking kökleri… Hangisi onun gerçek kimliğidir? Hangisi ona ait olan kaderdir?

Ghost, bu sorularla boğuşurken, hayatta kalmak ve halkını korumak için kılıcını kuşanır. Savaş alanı karlarla kaplı dağlar, sisli ormanlar ve donmuş göller olur. Her adımda ölüm, her gölgede bir tehdit gizlidir. Ancak bu, yalnızca bir hayatta kalma savaşı değil, aynı zamanda geçmişin hayaletleriyle de bir hesaplaşmadır.

Sonunda Ghost, Vikinglerin acımasız lideri Gunnar’la yüz yüze gelir. Bu karşılaşma, yalnızca bire bir bir dövüş değil, aynı zamanda geçmişin intikamı, kültürlerin çatışması ve bir kimliğin yeniden inşasıdır.

Kanla yazılmış bu destansı hikâye; kimliğin, aidiyetin ve intikamın sınırlarını sorgulayan, nefes kesici bir mücadeleye dönüşür. Ghost, kendi efsanesini yaratırken, kaderine yön veren adam olur.