Kaya Dağlarının Gölgeleri, 1900'lerin başında Amerikasının Montana eyaletinde geçen, aile bağları, savaş ve aşk üzerine kurulu derin bir drama.

Albay William Ludlow, ordudan ayrıldıktan sonra 1900'lerin başında Montana’nın tenha kaya dağlarında bir evde, üç oğlu ile birlikte yeni bir yaşam kurar. Bu sakin ve huzurlu yaşam, 1. Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle bozulur. Albay, savaşın yıkıcı etkilerini ve çocuklarının savaşta yer almasını istemese de, üç kardeş de savaşa katılma kararı alır.

Savaşın getirdiği trajedi, ailenin dinamiklerini köklü bir şekilde değiştirir. En küçük oğul Samuel, savaş sırasında hayatını kaybeder. Bu kayıp, aileyi derinden sarsar ve özellikle Tristan, Samuel’in ölümünden kendini sorumlu tutar. Bu suçluluk duygusu, Tristan’in psikolojik ve duygusal durumunu etkiler ve onu bir çıkmaza sürükler.

Samuel’in ölümünden sonra, Tristan ve Samuel’in nişanlısı Susannah arasında bir yakınlaşma başlar. Aralarındaki bu yakınlaşma, zamanla büyük bir aşka dönüşür. Ancak, bu ilişkinin karmaşıklığı, Tristan’in kardeşinin ölümünden duyduğu sorumluluk ve suçluluk duygusuyla birleşince, hem Tristan hem de Susannah için zor bir süreç başlar.

En büyük kardeş Alfred, Susannah'tan hoşlanmaya başlar ve bu durum, kardeşler arasındaki ilişkilere daha da fazla gerilim ve çatışma getirir. Alfred’in de Susannah’a olan duyguları, aile içindeki ilişkileri ve savaşın getirdiği travmaları daha da karmaşık hale getirir.

Kaya Dağlarının Gölgeleri, savaşın ve kaybın aile içindeki dinamikler üzerindeki etkilerini, aşkın karmaşıklığını ve suçluluk duygusunun insan ruhundaki etkilerini derinlemesine ele alır. Hikaye, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde yaşanan çatışmaları, aşk ve sorumluluk temaları etrafında şekillendirir.