Batı Afrika’nın kaotik coğrafyasında geçen hikâye, üç paralı askerin tehlikeli bir görevle başlıyor. Gine-Bissau’da bir uyuşturucu baronunu kaçırarak bölgeden çıkarmaya çalışan ekip, planları ters gidince Senegal’in mistik ve tehlikeli Saloum bölgesine sığınmak zorunda kalır. Ancak burası, sadece haritalarda kayıp bir nokta değil, aynı zamanda antik lanetlerin ve bilinmeyen güçlerin hüküm sürdüğü, geçmişle geleceğin iç içe geçtiği bir yerdir.

Kaçış planları suya düşen ekip, kendilerini yerel halkın misafirperver ama tuhaf tavırlarıyla çevrili bir köyde bulur. İlk başta sadece saklanmak ve yeni bir çıkış yolu bulmak niyetindedirler. Ancak kısa süre içinde köyde bir şeylerin normal olmadığını fark ederler. Geceleri fısıltılar yükselir, kaybolan insanlar geri dönmez ve doğanın ortasında mantığa aykırı olaylar yaşanır.

Paralı askerlerin lideri, buranın sıradan bir bölge olmadığını, kadim bir lanetin etkisi altında olduğunu anladığında çok geçtir. Uyuşturucu baronunu kaçırmanın ötesinde, artık burada hayatta kalmak en büyük mücadeleye dönüşmüştür. Doğaüstü güçler tarafından sıkıştırılan üç adam, hem kendi geçmişleriyle yüzleşmek hem de onları avlayan bilinmeyen varlıklara karşı savaşmak zorundadır.

Saloum’un sisli bataklıkları, karanlık nehirleri ve fısıldayan ormanları arasında, bu savaşçılar sadece düşmanlarıyla değil, insan aklının ötesindeki güçlerle de savaşacaklardır. Peki, kaçırdıkları adam gerçekten bir uyuşturucu baronu mu, yoksa çok daha büyük bir sırrın anahtarı mı? Korkularıyla ve günahlarıyla yüzleşmek zorunda kalan bu üç adam, Saloum’un karanlık hikâyesinin sadece bir parçası olmaktan kaçabilecek mi?