Ordunun en cesur ve yetenekli komandolarından biri olan Amrit, hayatını tehlikeli görevlerde geçirmiş, disiplinli ve güçlü bir adamdır. Ancak, kalbini fetheden kişi, çocukluk arkadaşı ve büyük aşkı Tulika’dır. İkisi arasında yıllar boyunca süregelen dostluk, zamanla karşı konulmaz bir aşka dönüşmüştür. Fakat kader, onları ayrı düşürmüştür.

Tulika’nın ailesi, onun geleceğini güvence altına almak adına başka biriyle zorla nişanlandırmaya karar vermiştir. Bu haberi duyan Amrit, çaresizliğin verdiği öfkeyle her şeyi geride bırakıp Tulika’yı kurtarmak için Yeni Delhi’ye gitmeye karar verir.

Amrit, aceleyle bir trene biner ve uzun bir yolculuğa başlar. Ancak bu sıradan yolculuk, beklenmedik bir şekilde hayatını değiştirecek olayların başlangıcı olur. Trenin ilerleyen saatlerinde, bıçaklarla silahlanmış, acımasız bir çete trenin kontrolünü ele geçirir. Çetenin lideri Fani, acımasızlığı ve zalimliği ile tanınan bir suçludur. Kendisini ve adamlarını tatmin etmek için trende dehşet saçmaya başlarlar.

Amrit, etrafındaki masum insanların korkuyla dolu gözlerini gördükçe, içindeki asker ruhu yeniden uyanır. Tulika’yı kurtarmak için çıktığı bu yolculukta, kendini başka bir görevle karşı karşıya bulur: Hem treni kurtarmak hem de bu çaresiz insanları korumak.

Amrit, cesareti ve savaş yetenekleriyle çetenin adamlarını birer birer etkisiz hale getirmeye başlar. Fani, karşısındaki bu gizemli adamın sıradan bir yolcu olmadığını fark eder. Amrit’in savaşçı ruhu ve kararlılığı, trende bir umut ışığı doğurur.

Ancak, bu tehlikeli oyunun sonunda, Amrit’in yalnızca kendi hayatını değil, sevdiği kadına ulaşma hayalini de riske atması gerekecektir. Tulika’ya ulaşmak ve onunla yeniden bir araya gelmek için her şeyi göze alan Amrit, bu kanlı ve ölümcül mücadelede sadece kendi gücüne değil, aynı zamanda inancına ve sevdiğine olan aşkına da güvenmek zorundadır.