Teksas’ın altına hücum döneminde unutulmuş kasabası Red Ridge, huzursuz bir atmosfere bürünmüştür. Kasabanın şerifi, eski günlerden kalma bir banka soygununu önler ve olayın hemen ardından, kasaba halkını terörize eden haydut çetesine bağlantısı olduğundan şüphelenilen gizemli bir yabancıyı tutuklar. Yabancı, soğukkanlı tavırları ve suskunluğu ile hem şerifin hem de kasaba halkının dikkatini çeker. Ancak, bu olay yalnızca başlamakta olan bir dizi karanlık olayın ilk adımıdır.

Şerif, yabancının kimliğini ve çeteyle olan bağlantısını çözmeye çalışırken, birbiri ardına ortaya çıkan ipuçları, kasabanın karanlık sırlarını açığa çıkarır. Fakat işler, şerifin kapısına cinayete kurban giden kasaba sakinlerinin hayaletlerinin gelmesiyle daha da tuhaflaşır. Sessizce gelen bu ruhlar, kimi zaman yardım ister gibi görünürken kimi zaman öfkelerini açıkça belli eder. Şerif, bu hayaletlerin onu kasabanın kalanını koruması için mi uyarmaya çalıştığını yoksa kendi geçmiş hatalarının bedelini mi ödettiklerini anlayamaz.

Zaman ilerledikçe şerif, geçmişte göz yumduğu veya başaramadığı olayların gün yüzüne çıkmasıyla yüzleşmek zorunda kalır. Kasabanın haydutlar tarafından sindirilmesine izin verdiği için mi ruhlar huzursuzdur, yoksa işin içinde daha derin bir sır mı vardır? Şerif hem hayatta kalanları korumak hem de ölülerin intikamını almak arasında bir denge kurmaya çalışırken, kasabanın kaderini değiştirebilecek tehlikeli bir hesaplaşma kaçınılmaz hale gelir.

Bu hikâye, ahlaki bir ikilem, intikam duygusu ve hayatta kalanlarla ölenler arasında bir bağın kurulması üzerine yoğunlaşır. Red Ridge’in tozlu sokakları, hem fiziksel hem de ruhsal çatışmalarla dolup taşarken, şerifin verdiği kararlar yalnızca haydut çetesini değil, kendi ruhunu da kurtarmanın anahtarı olacaktır.