Nicholas Van Orton, San Francisco’da yaşayan, iş dünyasında zirveye çıkmış, soğukkanlı ve her şeyi kontrol altında tutmaya alışkın bir işadamıdır. Çocukluk travmalarından beri duygularını bastırarak yaşamayı öğrenmiş, yalnızlığı bir zırh gibi kuşanmıştır. Her şeyiyle mükemmel görünen bu hayat, kontrol takıntısıyla şekillenmiş bir düzenden ibarettir. Ancak kardeşi Conrad, doğum gününde ona hayatını tamamen değiştirecek sıra dışı bir hediye verir: Bir oyun.

Bu, sıradan bir eğlence değil, son derece karmaşık ve tehlikeli bir deneyimdir. Conrad'ın yönlendirmesiyle Nicholas, "CRS" (Consumer Recreation Services) adlı gizemli bir şirketin düzenlediği oyuna katılmayı kabul eder. Oyunun, katılımcıların yaşamlarını daha anlamlı hale getirmek için tasarlandığı iddia edilmektedir. Başta bu fikirle alay eden Nicholas, kısa sürede olayların hiç de göründüğü gibi olmadığını fark eder.

Oyunun başladığı andan itibaren hayatı kaosa sürüklenir. Nicholas’ın banka hesapları boşaltılır, iş dünyasındaki itibarı sarsılır ve kendini anlayamadığı olayların içinde bulur. Hangi olayın gerçek, hangisinin oyunun bir parçası olduğunu ayırt edememeye başlar. Karşısına çıkan insanlar—kime güvenebileceği belirsizdir—onu sürekli olarak bir tuzaktan diğerine sürükler.

Her adımda kontrol takıntısı ve mantıkla hareket eden Nicholas, bu karmaşanın içinde iç dünyasının en karanlık noktalarıyla yüzleşmeye zorlanır. Çocukken babasının intiharıyla ilgili travması, Conrad’la olan karmaşık ilişkisi ve insani bağlarının ne kadar yüzeysel olduğu birer birer ortaya çıkar. Kendisini ölümcül bir komplonun içinde sanırken, aslında bu oyunun hayatındaki boşlukları fark ettirmek ve ona yeniden yaşamanın anlamını öğretmek için tasarlandığını öğrenir.

Sonunda Nicholas, tüm güvenlik alanlarını terk ederek yaşamı olduğu gibi kabul etmeyi ve kontrol edilemeyen bir kaosta bile bir anlam bulmayı öğrenmek zorunda kalır. Peki, oyun gerçekten bitmiş midir, yoksa her şey baştan beri büyük bir illüzyon mudur?

Bu hikâye, insanın kendiyle yüzleşmesini, kontrolün ötesinde yaşamın belirsizliklerini kucaklamayı ve başkalarına güvenmeyi öğrenme sürecini çarpıcı bir şekilde anlatıyor. Psikolojik gerilim ve aksiyon unsurlarıyla harmanlanan bu film, izleyiciyi hem zihinsel hem de duygusal olarak etkileyen unutulmaz bir deneyim sunuyor.