Victor Navorski, büyük umutlarla çıktığı Amerika yolculuğunda hayatının en beklenmedik engeliyle karşılaşır. Uçak havadayken, anavatanında patlak veren ani bir askeri darbe, ülkesinin siyasi haritasını bir gecede değiştirir. Yeni yönetim, tüm diplomatik ilişkileri altüst eder ve Victor’un pasaportunu hükümsüz kılar. New York’un Uluslararası Havaalanı’na indiğinde, kendisini kimliksiz ve vatansız bir adam olarak bulur. Artık Amerika’ya giriş hakkı yoktur, fakat ülkesine de dönememektedir.

Resmî prosedürler gereği, savaş sona erene kadar havaalanının transit yolcu salonunda beklemek zorunda kalır. Günler, haftalara; haftalar, aylara dönüşürken Victor, bu soğuk ve yabancı terminalde hayatta kalmayı öğrenir. Bavullar yerine hikâyeler taşıyan yolcular, sürekli hareket halinde çalışan havaalanı personeli ve bir yandan kendisine mesafeli bir yandan da meraklı güvenlik görevlileri arasında, kendine özgü bir dünya kurar.

Her geçen gün yeni bir sürprizle karşılaşır: Dil engelleri, para sıkıntısı, yemek bulma mücadelesi ve yalnızlık… Ama tüm bu zorlukların arasında, dostluklar kurar, küçük zaferler elde eder ve belki de en önemlisi, umudunu asla kaybetmez. Havaalanı duvarlarının içinde, hem kendi sabrını hem de insan doğasının beklenmedik sıcaklığını keşfeder.

İçinde bulunduğu durumun absürtlüğü ile mücadelesi, Victor’u sıradan bir yolcudan, terminalin unutulmaz bir hikâyesine dönüştürür.