Film, Sammy Fabelman’ın çocukluk ve gençlik yıllarına odaklanarak onun sinemaya olan tutkusunu, ailesiyle olan ilişkilerini ve hayatındaki dönüm noktalarını işler. Sammy, ailesinin ona sunduğu imkanlar ve kısıtlamalar arasında, sinema sevgisini keşfederken, bir yandan da anne ve babası arasındaki gerginliğin farkına varmaya başlar.

Annesi, sanata ve hayal gücüne önem veren duygusal bir piyanisttir; babası ise mühendislik alanında çalışan, mantık çerçevesinde hareket eden disiplinli bir adamdır. Sammy, sinemanın büyüsüyle hayatındaki kaosu anlamlandırmaya çalışırken, ailesindeki çatlakları ve kırılmaları kamerasının objektifinden gözlemlemeye başlar. Bu gözlemler, onun hem kendi kimliğini şekillendirmesinde hem de gelecekte bir yönetmen olarak nasıl bir yol izleyeceğinde önemli bir rol oynar.

Sammy’nin hayatı, bir gün eline geçen bir film kaydıyla altüst olur. Ailesine dair bilmediği sırları keşfettiğinde, sinema artık sadece bir kaçış değil, aynı zamanda bir yüzleşme aracına dönüşür. Film boyunca Sammy, hem ailesini anlamaya hem de kendi sanatsal kimliğini inşa etmeye çalışırken, seyirciyi duygusal ve nostaljik bir yolculuğa çıkarır.